Türk Lirasının Amerikan Doları karşısındaki değer kaybını önlemek için getirilen kur korumalı mevduat hesabı üç ayı geride bırakmıştır. Kur korumalı mevduat hesabı önce gerçek kişilerin, belli döviz cinsinden hesaplarına yönelik getirilmiş, sonra kapsama altın hesapları alınmış, en sonunda ise tüzel kişiler sisteme dahil edilmiş ve bu hesaplara dönüşüm halinde kurumlar ve gelir vergisi avantajları getirilmiştir. Kur korumalı mevduat hesabının başlangıçta bütçeye yük olmadığı, çünkü Merkez Bankasından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak her vergisel ayrıcalık vergi harcaması niteliğinde olduğundan, devlet bütçesi için gider yükü giderek artmıştır.
Araştırmanın amacı kur korumalı mevduat sistemine tanınan vergi ayrıcalıklarının devlet bütçesine maliyet olup olmadığı hususunun tartışılmasıdır. Konuya ilişkin litaretür tartışması yapılmış ve konu ile ilgili çalışmalar incelenmiştir. Araştırma metodolojisi nitel içerik analizidir. Veri kaynakları konu ile ilgili çıkarılan kanunlar, tebliğler, sirküler, açıklamalar, Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçe istatistikleridir. Çalışmanın bulguları kanunun üstlendiği şartlı yükümlülüğün yurt içi yerleşiklere TL’nin mali değerlerini koruma konusunda güven vermesi, yurt dışında yaşayan Türklere tanınan net getiri garantisini belirlemenin henüz mümkün olmadığı bütçe giderlerinin incelenen dönem itibarıyla arttığı, ancak bütçe gelirlerinin de neredeyse bu artış düzeyinde artığı, faiz fazlasının arttığı, dolayısıyla henüz bütçeye etkisi düşük kaldığı kur korumalı mevduat hesaplarındaki artışın maliyetinin giderek arttığı ve esas riskin kurda öngörülemeyen sıçralamalar olduğudur.
Devletin adil bir gelir ve kaynak dağılımı yaratma, ekonomik büyüme ve kalkınmayı gerçekleştirme, tam istihdam ve fiyat istikrarını sağlama gibi amaçları vardır. Devletin bu amaçları gerçekleştirebilmesi için para ve maliyet politikası en temel araçlardır. Maliye politikası araçları olarak vergi, borçlanma ve kamu harcamaları para politikası araçları olarak ise faiz, açık piyasa işlemleri ve zorunlu karşılık oranı gibi araçlar kullanılarak ekonomi üzerinde çeşitli etkiler yaratabilmektedir. Bu nedenle uygulamada maliye ve para politikasının amaç ve araçlarının tutarlı ve eşgüdüm içerisinde olması gerekmektedir. Aksi takdirde birbirini desteklemeyen para ve maliye politikası uygulamaları, amaç çatışması yaratarak ekonomik ve mali yapıyı zayıflatabilmektedir. Zayıf bir mali yapı ve maliye politikası uygulaması ise enflasyonist eğilimlerin yükselmesine, reel fazilerin artmasına ve paranın değer kaybetmesine neden olarak para politikası hedeflerini işlevisleştirebilmekte ve makroekonomik istikrar sağlanmasını güçleştirebilmektedir.
Kur korumalı mevduat uygulaması, yeni bir sistem olarak değerlendirilebilmekle birlikte geçmişe uygulama olanağı bulana dövize çevirilebilir mevduat sistemine kısmen benzdiğini de ifade etmek mümkündür. Türkiye’de ilk kez 1967 yılında gündeme gelen dövize çevrilebilir mevduat sistemi, ülkeye döviz girişini teşvik etmek amacıyla yurt dışında yerleşik gerçek veya tüzel kişilerin getirecekleri dövizler için dövize çevrilebilir Türk Lirası mevduat hesaplarının açılması öngörülmüştür. Dövize çevrilebilir mevduat sistemi, dış ticaret açığını kapatabilmek için yurt dışındaki bireylerin dövizlerini yurt içine getirerek döviz darboğazı karşısında ülkenin uluslararası mali piyasalardan borçlanmasını sağlamak amacıyla getirilmiştir. Dövize çevrilebilir mevduat hesaplarına kur garantisi de sağlanarak oluşan kur farkı bütçeden karşılanmıştır. Dövize çevrilebilir mevduat uygulaması, kur farkından doğan ödemelerin hazine üzerinde yük oluşturması, hesaplardaki bakiyelerle kullandırılan kredilerin ne amaçla kullanıldığının saptanamaması ve uygulamanın yeterince tanımlanmaması sonucu 1979 yılında son bulmuştur.
Türkiye’de yüksek enflasyon baskısı ve değerlenen döviz kuruna rağmen düşük faiz politikası uygulaması bir takım ekonomik problemleri ve karşı önermeleri de beraberinde getirmiştir. Bu anlamda döviz kurunun aşırı yükselmesi sonucu fiyat istikrarı sağlamak, Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında değerini korumak, enflasyon sorununa karşı düzenleyici önlemler almak ve yabancı paraya olan talebi önlemek amacıyla Merkez Bankası tarafından “2021/14 sayılı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” yayınlanmıştır. Bu tebliğde, yurt içinde yerleşik gerçek veya tüzel kişilerin döviz tevdiat hesaplarını ve döviz cinsinden katılan fonlarının Türk Lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarına dönüşmesi halinde mevduat ve katılım fonu sahiplerinin kazançlarının kur değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkabilecek kur kayıplarının karşılanacağı yer almıştır.
Bu uygulama ile ülkede fiyat istikrarını sağlamak ve döviz işlemlerinin maliyetlerini içselleştirmeye yönelik katılım hesaplarına kur garantisi sağlanarak ve milli para cinsinden tasarufların teşvik ederek dövize elden talebin azaltılması ve döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların önlenmesi hedeflenmektedir. Kur korumalı mevduat sistemi, aynı zamanda ülke içinde yapılan işlemlerin milli para ile yapılmasını da teşvik etmektedir. Ayrıca bu sistem fiziki olarak bulunan altınların, reel ekonomiye kazandırılmasını ve kayıt dışı tutulan varlıkların kayıt altına alınmasını da sağlamayı amaçlamaktadır.
Belirtilen amaçlarla uygulamaya konulan sistemin temel özellikleri ayrıca 2021/14 sayılı Tebliğ ile belirlenmiştir.
kaynak: https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kur-korumali-mevduat-sisteminin-ozelligi/705979