Ana Sayfa Yazılar 29.01.2021 416 Görüntüleme

DEĞERLİ KONUT VERGİSİNDE SORUNLAR BİTMİYOR – Erol Çember

Erol Çember

YMM

E-posta: erolcember@cemberymm.com.tr

 

Hatırlayacağınız üzere 2019 yılının sonunda yoğun tartışmalarla birlikte,7194 Sayılı Kanun Resmi Gazetede yayımlanarak “Değerli Konut Vergisi” (DKV) hayatımıza girdi. Ancak hayatımıza girdiği günden bu yana, ertelenmesine ve birçok değişikliğe tabi tutulmasına rağmen ama bir türlü tartışmalar son bulmadı.

Yasanın ilk yayımlandığı günden bu yana neler oldu, isterseniz kısaca bir hatırlayalım.

Yasanın ilk yayımlandığı dönemde yazdığım yazımda belirttiğim gibi düzenlemenin ilk hali pek çok yönden Anayasaya aykırıydı. Bu nedenle de kısa sürede binlerce dava açılmış ve kamuoyu baskısı sonucunda 2020 yılının Şubat ayında 7221 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile değerli konut vergisinde çok önemli değişiklikler yapılmıştır.

Yapılan değişiklikler neler;

• Değerli konut vergisine tabi konutların rayiç değeri Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TPGM) tarafından değil, emlak vergisi için geçerli olan bina vergi değerinin esas alınacağı öngörülerek isabetli bir değişiklik yapılmıştır.

• Değerli konut vergisi düzenlemesinin ilk hali, tek taşınmazı bulunanlar yönünden mağduriyet yaratmıştı.

Ancak sonra yapılan düzenleme ile tek konut sahibi olanların vergiden istisna tutularak bu konudaki mağduriyetler de giderilmiş oldu. Hatta, birden fazla değerli konut vergisinin konusuna giren konutu bulunanların en düşük değerli olan konutu da vergiden istisna edilmiştir.

• 7221 sayılı Kanun ile Emlak Vergisi Kanuna eklenen Geçici Madde ile değerli konut vergisine ilişkin mükellefiyetin 2021 yılının başından itibaren başlayacağı, 2020 yılına ilişkin olarak 2020 yılında verilmesi gereken beyannamenin verilmeyeceği ve verginin tahakkuk ettirilmeyeceği belirtilerek değerli konut vergisinin uygulanması 2021 yılına ertelenmiştir.

• Değerli konut vergisine ilişkin düzenlemenin ilk halinde, mesken niteliğindeki taşınmazın değeri; artan oranlı bir tarife uygulanarak, bir üst basamağa geçilirken ilk basamağa tekabül eden kısım için ayrı, aşan kısım için ayrı vergi oranı uygulanması yerine her bir kademe için ayrı oranlar belirlenmesi hakkaniyete uymamaktaydı.

7221 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme sonrasında artan oranlı vergi dilimi esası benimsenmiş ve bu mağduriyet giderilmiştir.

DKV ye tabi meskenlerin değerlerinin alt ve üst sınırları, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılacağı öngörüldüğünden;

– 2021 yılı için 5.227.000.-TL’yi aşan konutların vergiye tabi olduğu (birden fazla konut sahibi olma şartıyla),

– 5.227.000.-TL ile 7.841.000.-TL arasında olanlar (bu tutar dâhil) 5.227.000- TL’yi aşan kısmı için (Binde 3),

– 10.455.000.-TL’ye kadar olanlar (bu tutar dâhil) 7.841.000.-TL’si için 7.842.-TL, fazlası için (Binde 6),

– 10.455.000.-TL’den fazla olanlar 10.455.000.-TL’si için 23.526-TL, fazlası için (Binde 10) oranında vergilendirileceği kabul edilmiştir.

Yasanın Son Haline Getirilen Eleştiriler Nelerdir;

Yapılan bütün bu değişikliklere rağmen kanunun mevcut halinde halen çelişkiler bulunmaktadır.

DKV yapı itibariyle bir servet vergisi olup asıl amacın servetin vergilendirilmesi olması gerekir.

Eleştiri konusu yapılan hususlardan birisi; vergi değeri 5.227.000.-TL’nin altında kaç konut sahibi olursanız olun tek kuruş DKV ödemiyorsunuz.

Örneğin; 5 milyon TL’lik 20 konuta sahip olan birisi, diğer bir ifadeyle 100 milyonluk bir servetin sahibi vergi dışında kalırken, 6 milyonluk iki konutun sahibinin vergilendirilmesi açıkça eşitlik ilkesi ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine aykırıdır.

Bir diğer eleştiri konusu da, değeri ne kadar yüksek olursa olsun tek konutun vergi dışı kalmasıdır.

Örneğin; 20 milyon TL değerinde ki konut DKV nin dışında kalırken, 6 milyon TL değerinde iki konutu bulunan (yani toplamda 12 milyonluk konut sahibi) birisi DKV ödemek durumundadır. Bu durumda açıkça eşitlik ilkesi ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine aykırıdır.

Bir diğer eleştisi konusu da; iş yeri ve arsanın değeri ne olursa DKV nin kapsanı dışında kalmaktadır.  Örneğin 20 milyon liralık iş yeri ve 50 milyon liralık arsası bulunan birisi tek kuruş DKV ödemez iken, 6 milyon lira değerinde iki konutu olan DKV ödemek zorunda kalmaktadır.

Değerli konut vergisi meskenler üzerinden alınan bir servet vergisi olup, iş yeri ve arsa, konut niteliğinde olmadığından değerli konut vergisine tabi değildir.

Değerli konut vergisinin nitelik olarak servet vergisi olduğu açık olup, sahip olduğu iş yeri ve arsa yönünden servet durumu mesken sahibi olana göre çok daha fazla olmasına karşın, iş yeri ve arsa sahibi olanın değerli konut vergisi ödemeyip, mesken sahibi olanın değerli konut vergisi ödemesi açıkça eşitlik ilkesi ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Değerli konut vergisi servet vergisi niteliğinde bir vergi olması nedeniyle taşınmaz mülkiyeti kapsamında konut, iş yeri ve arsa, arazilerin tümünü dikkate alarak değerli taşınmaz vergisi olarak tüm taşınmaz unsurlarını verginin konusuna alması gerekirken, sadece konutları esas alması hukuk tekniği yönünden yanlış olduğu gibi adil olmayan sonuçların da ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Yukarıda verdiğim örneklerden de anlaşılacağı üzere eşitlik ilkesine ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine aykırı bir durum doğmuş ve kanunun revize edilmiş son halinde de Anayasaya aykırılık hususları ortadan kaldırılamamıştır.

Ayrıca konut sahiplerinin hem emlak vergisi hem de değerli konut vergisinin mükellefi olarak çifte vergilendirmeye tabi olması Anayasanın eşitlik ilkesine ve hukuk devleti ilkesinin ölçülülük alt ilkesine aykırılık taşıdığı iddiası da gündeme gelecektir.

Değerli konut vergisinin gerek Anayasanın 10’uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine gerekse 73’üncü maddesinde yer alan mali güce göre vergilendirme ilkesine aykırı olduğu açık olup, yasal düzenlemenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurusu henüz sonuçlanmamıştır.

DKV, Anayasa Mahkemesince iptal edilme olasılığı çok yüksektir. Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürüyemeyeceği için, DKV mükelleflerinin beyanlarını mutlaka ihtirazi kayıtla vermeleri gerekmektedir. Diğer taraftan, açılacak davada, vergi mahkemesinden, Anayasa Mahkemesinde görülen iptal başvurusunun bekletici mesele yapılması talep edilmelidir. Aksi halde, Anayasa Mahkemesi DKV ni iptal dahi etse, mükelleflerin ödedikleri vergileri geri alma imkanları bulunmamaktadır.

Aslında vergi kanunları tasarı halindeyken, muhatapların görüşleri de dikkate alınsa, Anayasamızın temel hükümlerine ve gerekse vergileme tekniklerine uygun hareket ederek yasalar kaleme alınsa, bu tartışmaların büyük bir kısmı da ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum.

Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.

kaynak : gaziantep27.net

Benzer Yazılar

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil